20 Ocak 2013 Pazar

geçen iki entry'mi saymazsak eğer uzun zamandır gerçekten oturup yazmıyormuşum. bunda muhtemelen 1,5 yıldır tezimle seviyeli bir ilişki yaşıyor olmamın etkisi olabilir. hatta bununla birlikte artık düşüncelerimi ve hislerimi buraya kusmak yerine başka bir şekilde sistemden atmış olabilirim. ama yazmayı özlemişim.

bugün blogun içinde kaybolurken 14 ekim 2011'de yazdığım bir yazı ile karşılaştım. ve işin ilginç yanı bugün de aynen böyle düşündüm.

... Bugün yürürken düşünüyordum da sanırım ben bazı seylere artık inanmıyorum. Bu yüzden kendimi kabullenmeye başladım. Artık kendimi zorlamama gerek yok. "ben boyleyim" lafından nefret ederim ama kendi kendime söylüyorum artık bunu. 

neden bugün de böyle düşündüğümü başka bir zaman yazıcam. ama bence artık burayla daha fazla ilgilenmeliyim diye düşünüyorum.

23 Ekim 2012 Salı

Sakinlestim.

10 Kasım'da 3 ay oluyor. Heyecanlıyım. Gerçi dün ilk defa bir an canımı çok sıktı. Neydi hatırlamıyorum bile ama Bazen çok garip hareketleri ya da yorumlari olabiliyor. Ancak ilginç bir sekilde can sikintim kısa sürdü. Çünkü onu o olduğu için seviyorum sanırım.

Kaybetme korkumu kontrol altına aldım ama bu eğer onu olur da birgun kaybedersem sakin kalacağım anlamına gelmiyor tabi ki. Bazı seylere öyle tepkiler veriyor ki gitmeyeceğini anlıyorsun. Bu guven veriyor. Ben aynı güveni veriyor muyum bilmiyorum. Nasıl verebileceğimi de bilmiyorum. Ama bazı seyleri çözdük. O sorunların ortadan kalkması durumu toparladı sanırım. Belki de iliskide fedakarlık yapmak bu demek. Bazı seyleri yeni anlıyor olmam çok ilginç. Neyse.

29 Eylül 2012 Cumartesi

İlk defa kaybetme korkusunu icimde hissediyorum.

Neydim ne oldum? Böyle başlamamıştı oysa ki. Bu iyi mi kötü mü onu da bilmiyorum. Hislerimin, sevgimin gün geçtikçe artmaya devam ediyor olması beni korkutuyor. Çünkü hiçbir zaman bu kadar çok olmadılar. Hep bir noktada bittiler ya da azaldılar. Hiçbir zaman artmaya devam etmediler. Korkutucu. Bir o kadar da güzel. Sarhoş gibi olmak güzel. Ama korkutucu.

Kaybetme korkusu. İçten ice yiyip bitiriyor beni. Hislerim gibi beraber bütün iç organlarımı yediler. Bağırmak istiyorum, durdurmak istiyorum ama yapamıyorum. Bi gün bunun biteceğinden de, bı gün yok olacağımdan da korkuyorum.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Bir fotograf var. Ben 22 yaşındayım, o 25. Aşığım. Belki o da benim kadar olmasa da birşeyler hissetmiş. Tanıştığımız gün çekilmiş. Yıllardır birbirimizi tanıyor ve seviyor gibi.
Şimdi ben 25, o ise 28. Aynı fotografın cekilebilmesi belki mümkün değil ama hissettiğim hep aynı o ask. O fotografın o anda olumsuzlestirdigi, ondan sonrasının gelmediği ve hiçbir zaman hayatın aynı olmadıgı bir an.
O fotograf hayatın değiştiği an, Askin kesfedildigi an. Bu yüzden iste belki de fotograflar ölümsüz.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Canımı sıkan Taksim'in ortasında düşmek değil aslında. Canımı sıkan Taksim'in ortasında yalnız düşmek. İyi misin diye soran yabancılar bile iyi aslında ama iyi misin diyen bi tanıdığın olmaması üzdü belki de beni bilmiyorum. Yoksa düzeyim kalkayım cok da önemli değil. Sadece bu siktiru boktan sehirde yalnız oldugunu, ama evet biliyorum aslında yalnız değilim, bilmek, en azından öyle hissetmek koyuyo insana. Hem de cok. Evet bunları alt tarafı bi düşme yüzünden yazıyorum ama yine de bilmiyorum bu sehir, bu insanlar hep uzaklaştırıyor beni. Sanki başka bi yerde başka bisey olurmuş gibi. Biliyorum olmayacak. Ve biliyorum oralarda kendimi daha da yalni hissedeceğim belki de. Ama su anda hissettigim bu. Ve yapabileceğim başka hiçbir şey yok. Üzgünüm.

20 Aralık 2011 Salı

... Birine sarilabilmek için illa ki ölüm mü gerek?...

9 Aralık 2011 Cuma

Gökkuşağı balonlardan oluşuyormuş, düştüler. Tam da önüme ama fotografını cekemedim.

Bu Blogda Ara