31 Aralık 2009 Perşembe

... 31 saat 52 dakika sonra beni hatırlayan bir sevgilim var!


... yeni öğreniyorum!

İki sene önce kuzenimle Paris'e gittiğimde, Gay Lussac isimli sokaktaki bir otelde kalmıştım. Şimdi sokağın adının nerden geldiğini öğrendim.

Louis Joseph Gay-Lussac Fransız kimyager ve fizikçidir. Gaz yasaları ile ilgili çalışmalar yapmış, atmosfer ile ilgili araştırmalar yaptığı için balonla 6.4 km yükselip farklı yüksekliklerdeki nem ve sıcaklığı ölçmüş ve alçalan basınçla atmosferin değişmediğini keşfetmiş ve suyun H2O olduğunu bulmuştur. Sorbonne Üniversitesi'nin yakınlarında bir otele ve sokağa ismi verilmiştir. Mezarı da Pere Lachaise'dedir.

İnsan gittiği yerleri daha dikkatli incelemeli...

Ah!
Ayrıca 31 Aralık 1808'de sonradan kendi adıyla bilinecek olan gaz kanununu denklem haline getirmiş.
Boyle yasası, Charles yasası ve Gay Lussac yasası birleşip toplam gaz yasasını oluşturmuşlardır.

\frac {P_1V_1} {T_1} = \frac {P_2V_2} {T_2}
Sonra da avagadro yasası bunlara eklenmiş ve ideal gaz yasası oluşmuştur.
\qquad\qquad P V = n R T
Ben lisede fizikten kalmıştım ya!..
... yılbaşından nefret ediyorum!


Yılbaşı; batı ülkelerinin ve 1926'dan itibaren Türkiye'nin kullandığı düzeltilmiş Gregoryan takviminde yeni yılın başladığı gündür.
Bir yılın bittiği ve yeni bir yılın kutlandığı kültürel bir olaydır.

Belirli bir mantık çerçevesinde baktığımda benim için çok da özelliği olan bir gün değil. Hele toplumun yaratmış olduğu "belirli günlerde eğlenme zorunluluğu takıntısı"na dahil olan bir gün olduğu için daha da itici geliyor. Bana göre alt tarafı bir rakam değişiyor. 2009 2010 oluyor. Ne var yani bunda bu kadar abartılacak, sabahlara kadar eğlenmiş gibi yapacak? Çünkü gerçek şu ki eğlenmiyoruz. Genelleme yapmak istemiyorum ama gerçekten kimse eğlenmiyor. Kimse gelip bana yılbaşında çok eğlendik kaçırdın demiyor, her zaman bir "ama" oluyor.

Bir de, bir yılın bitmesi ve yeni bir yılın başlamasıyla hayatının tamamen değişeceğini düşünenler var. Tamam çok pozitifsiniz, daha güzel günler yaşamak istiyorsunuz ama sabah uyandığınızda aynı monoton, dertlerle dolu, o sıkıntılı hayatınıza geri döneceksiniz. Bunu siz de biliyorsunuz. Lütfen biraz gerçekçi olun. Alt tarafı takvimdeki sayılar değişti, hayatınız değişmedi, değişmeyecek de.

İnsanoğlu bazen gerçekten çok çaba sarf ediyor mutlu olmaya, eğlenmeye çalışmaya, pozitif olmaya. Buna o kadar çok ihtiyacımız var ki böyle hissetmek için illa ki bir bahanemiz olmak zorunda. Yılbaşı, doğum günü, yıldönümleri vs.

Bu hayata gerçekçi bakabilmek gerçekten zor. O yüzden hayal alemi daha çekici geliyor...
... konuşamıyorum!

ama belki yazabilirim...



neden konuşamadığımı bilmiyorum ama bundan çok korkuyorum. söyleyeceklerimin bir insanı benden uzaklaştırabileceği paranoyasına kapılıyorum. oysa ki her türlü ilişkide bir tarafın rahatsız olduğu şeyi dile getirmesi normal bir şeydir sanırım. ben bunu yapamıyorum.

şimdi düşündüm de hayatım boyunca bunu hiç yapmamışım. sevdiğim adamı karşıma oturtup aklımdan geçenleri hiç söylememişim, beni üzen şeyi onunla paylaşmamışım. içimde bitirip, "bitti" diye çekip gitmişim.

insanları kaybetmekten korkuyorum ama onlara hiç bir açıklama yapmadan da hayatımdan çıkarabiliyorum. ne yaman çelişki!...

işin kötü yanı...

ben bu sefer çok seviyorum!..

30 Aralık 2009 Çarşamba

... uyuyamıyorum!

check list

1. bugün başa gelenler - sabahtan gece yatana kadar olan süreçte yaşanan her olay, durum analiz edilip, tekrar gözden geçirilip, farklı senaryolarla tekrar yaşanacak.

2. gelecek hayalleri - son zamanlarda akıldan geçen planlar, onların nasıl gerçekleşebilecekleri, gerçekleştirilemezse yaşanacak hayalkırıklığının boyutu. bu noktada mutsuzluğu çok derinden, gerçekmişçesine hissetmen gerek. alternatif planları da yaratmayı unutma.

3. geçmişte yaşananlar - geçmişte yaşanan herhangi kötü bir olayın hatırlanması, hatta detayların hatırlanmaya çalışarak, unutulmuş olan olayı canlandırıp acı çekmek. ağlamayı ya da sıcak basmasını eksik etme.

4. dünyayı kurtarma - gerçekten dünyayı kurtarabilecek projeler yaratma.


Bu Blogda Ara