27 Nisan 2010 Salı

... uyku çağırırken ertelemek!





bugüne dair anlatacak çok renk var ama çok da uykum var.








sonra detaylı anlatırım, unutturma.




25 Nisan 2010 Pazar

... belirsizlik ve bilinmezlik heyecanı!

Yarın stajyer avukat olarak ikinci altı ayıma girmiş ve büroda çalışmaya başlamış olacağım. Heyecan var mı? Yok şu anda aslında ama yarın sabah neler olur bilemiyorum. Belirsizlikten dolayı bir stres söz konusu sadece, onun dışında bir şey yok. Sonuçta bana öğreticekler, ben de yapıcam. En azından şu anda böyle düşünüyorum.

Bakalım yarın neler olacak...

Sonunda belki hayatıma bir hareket gelir.
... türkiye güzeldir!

Ege, Güneydoğu, Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Akdeniz gezilerinden sonra bu geçtiğimiz bir kaç gün de Trakya gezildi.

"Çocuklar gibi şendik" gezisi sonunda diyebileceğim şeyler; 

1.Aradığın şey seni bulur.
2.Geçmiş önemlidir, ailenin geçmişi daha da önemlidir. 
3.Trakya güzeldir, insanı da güzeldir. 
4.Küçük hesaplar ve inatlaşmalar çok büyük sonuçlar doğurabilir. 
5.İnsanlar dinlerini özgürce yaşamalı ve kendilerini ifade edebilmelidir.


17 Nisan 2010 Cumartesi

... yeteneksizsiniz!


birinci yerde iki büklüm yağlıboya resim yapma şenliğinden taze taze gelen resimler 



































babam dalga geçti, annem de beğenmiş gibi yaptı. 
ben çiçeği sevdim. 
... bence güzeldi!

farklı kültürlerin kaynaşmalarından ve benim de bunların içinde olup, deneyimlememden büyük keyif alıyorum...

16 Nisan 2010 Cuma

... yeteneksizsiniz!


birinci yerde iki büklüm yağlıboya resim yapma şenliğinden çıkartılan sonuçlar
1. ne kadar hayal edersen et, elinin çizebildiği kadar çizebiliyormuşsun.
2. ilk denemede istediğin gibi olmadıysa, ikincisini denemekten korkma. denedin, daha güzel oldu.
3. çizdiğini beğenene kadar tuval harca. parası neyse veririz.
4. yalnız boyaları nasıl kullanman gerektiğini iyi öğren. mesela elinde bulunan rengi oluşturmak için saatlerce diğer renkleri karıştırıp salak gibi harcama, elindeki boyaların renklerine bir bak, belki elinde vardır. boyaların parası neyse veremeyiz.
5. çalışmaya devam et olucak. hadi koçum.
6. bu sonuçların hepsi yanlış olabilir, bunu şimdiden kabul et.

hadiöptümkendineiyibakbye.

... kişinin büyüdüğünü anladığı an!

artık sorumluluklardan kaçmamam gerekiyor. en azından şu andakilerden. yapmam gereken bir staj var ve bunun gereği olarak bir büroya girmem gerekiyor. artık daha fazla kaçacak yerim kalmadı. sadece adliye varken, "en azından o var" diye ertelemek zor olmuyordu ama artık o da yok. 

biraz önce bir avukatı aradım, görüşmek için. bana "adliye stajın bitince görüşelim" demişti, ben de aradım. yani birisini arayıp görüşme talep etmek ne kadar zor olabilir, ne kadar insanın canını sıkabilir ki? aslında yine de büyük bi gelişme var. eskisi gibi terler döküp heyecandan ölmedim. ben ki bazı konularda çok daha rahat ve sosyal bir insanım, konu iş bulmak, çalışmak olunca, hep zor geliyor. bundan altı ay önce de zor gelmişti. cv mi bürolara yollarken ağlamıştım. ama artık, en azından bugün, bunu yapmam gerektiğine ve hatta belki de çok da memnun olacağıma karar verdim. çünkü artık bu boşluk, bu saçma sapan hayat canımı sıkmaya ve tahammül sınırlarımı zorlamaya başladı. bir şey yapmadan asalak gibi yaşamak. en azından benim hissettiğim bu. hayat boyu tatil imkansız. hiç bir şey yapmadan oturmak imkansız. öğrenci işlerinde çalışırken bile kendimi daha işe yarar hissediyordum, seviyordum orayı. koşturuyordum. insanlara yardım ediyordum. keza cezaevindeki çalışmalarda da öyle. onun ayrıca psikolojik olarak da bi getirisi vardı. o kötü zamanlarımdan kurtulmamı sağlamıştı. ancak bu geçtiğimiz altı ay sanki bir hiçmiş gibi. adliyeye gidip geldim, kursa devam ettim, arada da cezaevine gittim. bunlar tabi ki önemli şeyler. geleceğimi etkileyebilecek şeyler ama yine de boşmuş gibi geliyor. şimdi belki bi büroda çalışırsam hayatım daha iyi olur. bilmiyorum, göreceğiz. 

hayat zor ama insanoğlu daha da zor olsun diye elinden geleni yapıyor. dikkat çekmek için mi artık, yoksa negatif düşünmenin ve mutsuz olmanın daha kolay olmasından dolayı mı bilmiyorum. ama bildiğim tek şey ve dilediğim tek şey, her şeyin artık yoluna gireceği. 

bu büro ve avukatlık stajı bitince artık istediğim şeye konsantre olabileceğim. en azından öyle bir hevesim var. evet son senemde "neden ben hukuk okudum" diye çok sordum kendime. ama şu anda görüyorum ki, ben zaten o zamanki hayatımdan da, yaşadığım duygusal olaylardan dolayı da, nefret ediyormuşum. nefret belki çok ağır oldu ama en azından daha hafif olarak, büyüyormuşum diyorum. büyümek zor zanaat. yaşama adapte olabilmek, algıları açmak da zor. ama olayın özü de bu zaten, bunu başarabilmek. herhalde :)
... düşünmekten yorgun düşmek!

o kadar uzun zamandır düşünüyorum ki artık yoruldum. ne düşündüğümün bi önemi yok aslında. her şeyi düşünüyorum. sokakta, yolda, evde, yatağımda her yerde her şeyi düşünüyorum. düşündükçe, düşünmeye başlamadan önce aslında hiç düşünmediğimi fark ediyorum. bilinçsiz, sadece duygularıyla, o an ne isterse onu yapan biri gibi hareket etmişim çoğu zaman. oysa o zamanlar bile düşündüğümü sanırdım. insanların duygularını incitmediğimi sanırdım. ya da her şeyi çok önemli sanırdım. bambaşka bi hale büründüm şimdi. değiştim sanırım. aslında değişip değişmediğimi de bilmiyorum. sadece yalnızlaştıkça çok fazla düşündüğümü fark ettim. uzun zamandan beri etrafım eskisi kadar kalabalık değil. bu gidenleri aradığım ya da özlediğim anlamına gelmiyor. hayatımdan insanları elediğim ve şu anda yanımda olanlarla gayet mutlu olduğum anlamına geliyor. ama diğer yandan da yalnızlaştığımın farkındayım. çok fazla ya da çok az insan olması yalnızlaşmanın bir kriteri değil. kendi içimde kendi kendimi yalnızlaştırıyorum. bu aslında korkulacak bir şey değil, ben korkmuyorum. hayatımdaki herkesi seviyorum...

15 Nisan 2010 Perşembe

14 Nisan 2010 Çarşamba

... even numbers!

humbly we're waiting
here we stand, hurting
it's all wide open
to the lies spoken
you've spoken
you've spoken

13 Nisan 2010 Salı

... geçmiş, şimdi ve gelecek hep aynı mı?

" 20 Haziran 1803
... "Derinlerde gençler, yaşlılardan daha yalnızdır." Bunu bir kitapta okudum ve kafama takıldı. Belki doğrudur. Belki değildir. Daha mümkünü gençlerle yaşlıların yalnızlıklarının farklı, kendilerine has olması... "

Bunu bir kitapta okudum. Aklıma babaannem geldi. O da geçenlerde gençlerin ne kadar mutsuz ve yalnız olduklarından bahsetmişti. Doğru söylüyorsun diyemedim. Dediği kadar mutsuz olduğumu bilsin istemedim ama o zaten anlamıştı.
.
.
.
.
Kim bilir belki de gerçekten hepimiz çok mutsuz ve yalnız mahluklarızdır.
... don't!

sevmiyorum ben bu hayatı. sevdiğim gibi de yapmaya çalışmıyorum. sürekli şikayet ediyorum. saçma sapan bir sele kendimi bırakmış gidiyorum. beni kıyıya çekecek bir dal parçası görmeyi bekliyorum. gözlerimi açıp duruyorum ama çoktan ciğerlerime sular doldu. oysa ki ben yüzme biliyorum!

12 Nisan 2010 Pazartesi

... nous partons allez viens!




est-ce que j'en ai les larmes aux yeux
que nos mains ne tiennent plus ensemble
moi aussi je tremble un peu
est-ce que je ne vais plus attendre

est-ce qu'on va reprendre la route
est-ce que nous sommes proches de la nuit
est-ce que ce monde a le vertige
est-ce qu'on sera un jour puni

est-ce que je rampe comme un enfant
est-ce que je n'ai plus de chemise
c'est le bon dieu qui nous fait
c'est le bon dieu qui nous brise

est-ce que rien ne peut arriver
puisqu'il faut qu'il y ait une justice
je suis né dans cette caravane
et nous partons allez viens
allez viens

tu lu tu, tu lu tu...

et parce que ma peau est la seule que j'ai
que bientôt mes os seront dans le vent
je suis né dans cette caravane
et nous partons allez viens
allez viens

tu lu tu, tu lu tu...
allez viens
tu lu tu, tu lu tu...

10 Nisan 2010 Cumartesi

... wake up!

benim kızmamdan neden korktuğunu anlamıyorum. daha doğrusu bir şeyi istemediğin zaman sana kızacağımı düşünüyorsun. kızsam bile, ki kızmamıştım sadece kırılmıştım, ne kadar sürebilir ki bu kızgınlık? 

ya da bu senin bahanen. ben kızarsam, uzaklaşmak için bir nedenin olabileceğini düşünüyorsun herhalde. yaptığın hareketlerin beni kızdırdığını düşünerek, ona göre hareket ederek, yapmış olduğun şeyi kendi kafanda meşrulaştırıyorsun gibi... 

bilmiyorum. arada böyle düşünceler akıyor işte. 

... gereksiz bilgi vol.1!

dışarda, herhangi bir yerde oturup defterlerine bir şeyler çizebilen insanlara hayranım. 

ben de öyle olmak istiyorum.

bunu denemeliyim.


... I'm not here, this isn't happening! 




ve ben pencereden dışarıya, boşluğa bırakıyorum kendimi.

düşmüyorum.

yer çekimi yok.

sadece süzülüyorum.

öylece havada.

sonsuzluk önümde. 

huzursuzlukların içinden geçip gidiyorum.

kalbimin sıkışmalarını, 

gözyaşlarımı, 

acılarımı bulutların üstünde bırakıyorum.

kara bulutlar olup yağıyorlar.



gülümsüyorum...


... yok olmak!

iskelenin yanındaki banklarda oturuyorlardı. hiç konuşmuyorlardı. artık konuşacak bir şey bulamıyorlardı. sadece susuyorlardı. o kadar tükenmişlerdi ki artık sadece yanyana oturup sesizliği paylaşabiliyorlardı. "en azından bunu paylaşabiliyoruz" diye düşündü ama yetmiyordu. birbirlerinin yüzlerine bile bakamıyorken yanyana oturup sessizliği paylaşmalarına katlanamıyordu. kendini teselli etmeye çalışıyordu ama kandırmaktan başka bir şey değildi bu yaptığı. "en azından bunu paylaşabiliyoruz..."

aslında paylaşılan hiçbir şey yoktu ortada. sadece o istedi diye orada oturuyorlardı. aslında yanındaki de istemeden gelmişti. iskeleye yaklaşan vapur, deniz kenarında oturan insanları ıslatmıştı. herkes etrafa kaçışmıştı. onları izliyordu. onların kaçışlarını, gülüşmelerini izliyordu. eskiden beraber ne kadar güldüklerini hatırladı. özellikle de onun kahkahasını. çok güzel kahkaha atardı. yeri geldiğinde çok sinir bozucu da gelirdi ama yine de seviyordu onun kahkahalarını. uzun zaman olmuştu onu duymayalı. "her şeyi bu hale getiren benim" diye düşündü. zamanı geri getirememek büyük bir yüktü. pişmanlık. bilmiyordu. sadece onu üzdüğü için, onu ağlattığı için çok ama çok mutsuz oluyordu. gün geliyor gece yatakta herşeyi kafasından tekrar yaşıyor, çoğunlukla da hatırlayamıyordu. sanki o zamanlar beynini çıkarıp atmışlar da hareketlerini istemsizce yapmış gibi hissediyordu. "ben bunları nasıl yaptım" diyordu. anlamsızlıklar ve hayalkırıklıklarıyla uykuya dalıyordu. sabah uyandığında ise hiçbir şey düzelmiyordu. hayatına kim girip çıksa dönüp dolaşıp düşündüğü insan o oluyordu. bu ona aşık olmasından ya da hala onu seviyor ve onunla birlikte olmak istemesinden değil, onunla büyümüş olması ve en önemlisi de hayatında bu kadar değer verdiği bir insanı çok ama çok üzmüş olmasından dolayı oluyordu. 

bir hareketi yaparken aslında düşünmeyiz ya, yani elimizi kaldırıp başımızı kaşıyacağız diye düşünmeyiz, yaparız. işte kafasını omzuna koyarken o kadar çok düşündü ki sonunda hareketten korkmaya başladı. hatta hareket anlamsız gelmeye başladı. onun vereceği tepkileri düşündü, kafasından senaryolar yazdı. hayır basit bir şekilde kafasını omzuna koymak istiyordu. ve boğazı izlemeye devam etmek istiyordu. bu kadar basit. ama yapamadı. 

saatler geçti. orada oturmak anlamsızlaştıkça, kalkıp gitmek daha da zor oldu. yapışıp kalmışlardı. orada sonsuza kadar onunla oturmak istiyordu. hava soğumuştu, ona yakınlaştı. o ise hiç hareket etmedi. "bu kadar mı bittik" diye düşündü. sonunda cesaretini topladı ve başını omzuna koydu. şimdi sırada ağzından çıkması gereken sözcüklere gelmişti. yutkundu ve "özür dilerim" dedi. sözcükler havada kaldı. özür ne demek? dilemek ne demek? harfler ve kelimeler ne anlama geliyor? nasıl yani?

harfler havalandı. bir bulut gibi üstlerinde dolaşmaya, birbirlerine karışmaya başladı. havada sakince anlamlarını ararken birden hızlandılar, birbirlerine çarpmaya başladılar. çarptıkça başlarına, oradan da yere düşüp parçalandılar. teker teker. ikişer ikişer. yavaş yavaş. en sonunda geriye tek bir harf bile kalmadı. "özür dilerim" kendini yok etti.

çok geç kalmıştı...

2 Nisan 2010 Cuma

... cevabı aranan sorular vol.2

bazen hayatıma yeni insanlar sokmak istemiyorum çünkü sonra hemen gidiyorlar. bense onlar gittikten aylar sonra fotoğraflarına bakıp "vay be zaman ne çabuk geçmiş" diyorum ve bu gerçek canımı çok sıkıyor. 

zaman dursa, hiç geçmese.
insanlar hayatıma girseler ama çıkmasalar. 
daha mı güzel olur?

Bu Blogda Ara