23 Ekim 2010 Cumartesi

... yorumsuz!



"o değil de taksim'de çok iyi karılar varmış, hadi gidelim."


yorum bile yapamıyorum o denli yazık.

21 Ekim 2010 Perşembe

... şimdi!

o zaman bence leonard shelby şimdi konuşmalı, erken yazmışım :)



- Now... Where was I?



... blood on the ground!


onunla ilgili hiç yazmadım. 
içimden hiç gelmedi. 
ama çok garip, hayatımdan onu o kadar hızlı ve sert biçimde çıkarıp attım ki, şimdi hiç var olmamış gibi geliyor. 
üç aydan fazla olmuştu ama bana hiç olmamış gibi geliyor. silik bile değil. yok.
onunla ilgili hiçbir şey hissetmiyorum.
ilk başlarda ona hiçbir açıklama yapmamış olduğumu düşünüyordum ama buna enerjim yoktu. hala da yok ama o enerjisizlik zaman geçtikçe cesaretsizliği de yanına getiriyor. bir gün karşıma çıksa, benden açıklamamı istese, korkarım diye düşünüyorum. 
yorulmamın tek nedeni çok saçma bir şekilde savaş vermiş olmamdı. kendimi bu ilişkiyi yürütmem gerektiğine o kadar inandırmıştım ki, dostlarımı, ailemi karşıma almıştım. ne kadar "ben" olmayan bir hareket. 
neden kendini birşeyler kanıtlamaya zorluyorsun ki!?

gözlerim yavaş yavaş açıldığında fark ettim bunu ben.
benimki aşk değildi belki de. sevgi, bilmiyorum. ama hiçbir şey hissetmediğimi söyleyemem. o anda birşeyler hissediyordum elbet. 
ama işte şimdi bakıyorum da, daha doğrusu fark ediyorum diyelim, çok fazla düşünmüyorum çünkü, o üç ayda aslında kaybettiğim çok şey var. şanslıyım ki bütün bu saçmalamalarıma rağmen benim yanımda olmaya devam eden dostlarım, ailem vardı. ama yine de ne kadar gereksizmiş. ne kadar saçma bir riskmiş. 


şimdi hayatım devam ediyor. 
iç huzurum var. her an bir gerginlik dalgası beklemiyorum. etrafımdakiler yanımdaki insanı benimsesin, sevsin diye uğraşmıyorum. uyduruk bir konudan dolayı bağrılmıyor bana ya da haksız yere ithamlarda bulunmuyor bana kimse. kendime ve arkadaşlarıma zaman ayırabiliyorum. eğlenebiliyorum. yaşadığım andan keyif alabiliyorum. sürekli birisini memnun etmek zorunda kalmıyorum. hey, en basitinden buraya yazı yazabiliyorum. beni yavaş yavaş kendi gibi asosyal ve benden başka biri gibi yapmaya çalışan birisi yok hayatımda. zevklerime saygı göstermeyen biri yok. 

işin en garip yanı o kadar izin vermişim ki bunlara, şimdi eskiden nasıldım diye soruyorum. üç ay ya. üç ay. nereye eskiden! saçma işte. 
bu yüzden gittim işte. 
ve ben şimdi çok daha iyiyim. 
hayat devam ediyor. 
ve bu yüzden bencilsem, evet bencilim.
böyle duygular hissettiren birisini bırakıp gittiğim için; arkadaşlarımı, ailemi kaybetmeyi istemediğim için; onlardan uzaklaşmak istemediğim; onları ondan çok daha fazla sevdiğim için; onlarsız bir hayatın onunla yaşanan saçma bir hayatla karşılaştırılması olanaksız olduğu için; onların benim iyiliğimi düşünen insanlar oldukları ve en önemlisi gördükleri şeyleri ben göremediğim için ve bunun gibi sayabileceğim onlarca şey için gitmeye bencillik deniyorsa evet ben bencilim! 

"Its amazing how quickly time moves. Yesterday I thought I loved him but now I dont care about him at all."


iyi ki varsınız. seviyorum sizi!..
... bazen!

o anı yaşarken hiç unutmayacakmışsın gibi gelir ya, sanki unutulacak bir şey değilmiş gibi, hayatının en farkında anıymış gibi, 
unutuyormuşsun ya. 

o yüzden fotoğraf güzeldir. 

ne kadar saçma salak eğlendiğinizi,
ne kadar şişman/zayıf, çirkin/güzel, çocuk/olgun olduğunuzu,
kimlerle beraber nerelere gittiğinizi ve neler yaptığınızı,
ne kadar mutlu/mutsuz olduğunuzu
artık ortalıkta olmayan, muhtemelen annenizin attığı bir eşyanızın olduğunu
hatırlatır size. 

siz de bakarsınız ve 
neden öyle olduğunuzu/olmadığınızı,
o anda hayatınızın hangi olaylarının başınızdan geçtiğini,
ne kadar unutulmaz bir şeyi unuttuğunuzu
anlarsınız. 


...tak açacaksın!


takıntılarım var. kabul ediyorum :) 

... dahi anlamındaki -de!


AYRI YAZILIR ULAAAAAAAAAN!


diye bağırmak istiyorum...

... soru ve cevap!

- neden insan eti yenmez?
- çünkü kuran-ı kerimimiz bunu yasaklamıştır.
oldu o zaman. kendine iyi bak. byes.
... aferin, devam!

nolur herşeyi ama herşeyi din ile ve dini kitaplarla falan açıklayın olur mu!? 
bilimsel bir açıklaması olabileceğini hiç düşünmeyin. 
herşeyin dininiz dediği için olduğunu/olmadığını, yapıldığını/yapılmadığını düşünün e mi? 

hatta bence hiç siz düşünmeyin ya, en iyisi!


14 Ekim 2010 Perşembe

... leonard shelby!


Now... Where was I?


10 Ekim 2010 Pazar

... sanat kimin için?

şimdi sanat falan dedim ama aslında olay başka. 
bir şeyler yaratmak için hep birilerini bahane etmeme artık kızmaya başladım. 
daha doğrusu kızmıyorum da artık saçma buluyorum.
çünkü eninde sonunda o insan hayatımdan çıkıyo. 
bunu şöyle çözümleyebiliriz. 
ya hayatımda var olan ve var olmaya hep devam edecek insanları bahane ederek bir şeyler yapabilirim
ya da bahanelerden artık kaçıp kendi kendime bir şeyler yapabilirim.
her ikisi de makul bence. 
şimdi düşünüyorum da gitmişim tablo boyamışım. üstüne bişiler yapıştırmışım, yazmışım, çizmişim.
ee nooldu, şimdi hiç birinin bi anlamı yok.
muhtemelen parçalanıp çöpe bile atılmış olabilir. 
atsın. o değil benim sorunum.
sorun bunlar için sarf ettiğim çaba ve zaman.
evet o zaman için çok güzel, romantik ve normal geliyor ama...
sanırım herşeyin bir sonu var. 
ve bazen bazı şeylerin bitmesi gerekiyor. 

sonuçta sanat benim için abicim. bu sonuca vardım. saçma mı oldu bilmiyorum. çok da önemli değil şu anda :)

... seçimler!

yine boşa geçmiş bir pazar. 
aslında yapılması gerekenler yapıldı. okunması gerekenler okunmaya çalışıldı. çalışıldı diyorum çünkü o sırada baya acı çekildi. 
neden boşa geçtiğiyse kafamda yapmak istediğim başka bişey olmasıydı. 
eros'la oynamak istiyodum, onu keşfetmek istiyodum. 

sorumlulukların ve zevklerin arasında seçim yapmak zor zanaat mirim...
... istanbul'u bir başka görmek!

biraz önce bir teklif aldım. istanbul'un çeşitli yerlerini gezip fotoğraf çekmek.
kısaca bir nikon d60 ve canon eos 550d gözünden istanbul nasıl gözükecek onu öğrenicez.
pek heyecanlı :)
... saygı!

"sen fotoğrafçsın ya! herşeyin fotoğrafını çek!"

yapmaktan zevk aldığım şeylere saygı gösterilmemesine tahammül edemiyorum. yeteneksiz olabilirim, çok da yetenekli olabilirim. ancak birşeyi yaparken mutlu oluyorsam, bundan zevk alıyorsam, yüzüm gülüyorsa susacaksın! su-sa-cak-sın! 

ya da gideceksin!

şimdi ben fotoğrafçıyım ya, 
beni senden daha mutlu edecek biri girdi hayatıma, 
onunla bir sürü fotoğraf çekicem,
ve en azından saygı görücem.
... hoşgeldin!

hayatıma uzun zamandan beri beklediğim biri girdi. daha doğrusu bir şey. 
baya iyi anlaşabileceğim, çok seveceğim bir dost olacak. hissediyorum. bi enerji var aramızda. 
heyecanlıyım :)

hoşgeldin erosçum, cananım :)

9 Ekim 2010 Cumartesi

... mutluluklar!
















selin ve tuğsel :)
... o zaman 2006 yazı için gelsin!

... ay em bek beybi!

blogum amacından uzaklaştı. zira uzun zamandır yazmıyorum. belki vakit bulamadığımdan belki de içimden gelmediğinden, bilmiyorum. uyku problemlerim hortlamış vaziyette. bunda heyecanla düşündüğüm şeylerin etkisi olabilir tabi. 
yine çok uykum var ama yatınca uyuyabilecek miyim bilmiyorum. ama yine de yazmaya tekrar başlıyorum diyebilirim. 
yani umarım :)

Bu Blogda Ara