21 Ekim 2010 Perşembe

... blood on the ground!


onunla ilgili hiç yazmadım. 
içimden hiç gelmedi. 
ama çok garip, hayatımdan onu o kadar hızlı ve sert biçimde çıkarıp attım ki, şimdi hiç var olmamış gibi geliyor. 
üç aydan fazla olmuştu ama bana hiç olmamış gibi geliyor. silik bile değil. yok.
onunla ilgili hiçbir şey hissetmiyorum.
ilk başlarda ona hiçbir açıklama yapmamış olduğumu düşünüyordum ama buna enerjim yoktu. hala da yok ama o enerjisizlik zaman geçtikçe cesaretsizliği de yanına getiriyor. bir gün karşıma çıksa, benden açıklamamı istese, korkarım diye düşünüyorum. 
yorulmamın tek nedeni çok saçma bir şekilde savaş vermiş olmamdı. kendimi bu ilişkiyi yürütmem gerektiğine o kadar inandırmıştım ki, dostlarımı, ailemi karşıma almıştım. ne kadar "ben" olmayan bir hareket. 
neden kendini birşeyler kanıtlamaya zorluyorsun ki!?

gözlerim yavaş yavaş açıldığında fark ettim bunu ben.
benimki aşk değildi belki de. sevgi, bilmiyorum. ama hiçbir şey hissetmediğimi söyleyemem. o anda birşeyler hissediyordum elbet. 
ama işte şimdi bakıyorum da, daha doğrusu fark ediyorum diyelim, çok fazla düşünmüyorum çünkü, o üç ayda aslında kaybettiğim çok şey var. şanslıyım ki bütün bu saçmalamalarıma rağmen benim yanımda olmaya devam eden dostlarım, ailem vardı. ama yine de ne kadar gereksizmiş. ne kadar saçma bir riskmiş. 


şimdi hayatım devam ediyor. 
iç huzurum var. her an bir gerginlik dalgası beklemiyorum. etrafımdakiler yanımdaki insanı benimsesin, sevsin diye uğraşmıyorum. uyduruk bir konudan dolayı bağrılmıyor bana ya da haksız yere ithamlarda bulunmuyor bana kimse. kendime ve arkadaşlarıma zaman ayırabiliyorum. eğlenebiliyorum. yaşadığım andan keyif alabiliyorum. sürekli birisini memnun etmek zorunda kalmıyorum. hey, en basitinden buraya yazı yazabiliyorum. beni yavaş yavaş kendi gibi asosyal ve benden başka biri gibi yapmaya çalışan birisi yok hayatımda. zevklerime saygı göstermeyen biri yok. 

işin en garip yanı o kadar izin vermişim ki bunlara, şimdi eskiden nasıldım diye soruyorum. üç ay ya. üç ay. nereye eskiden! saçma işte. 
bu yüzden gittim işte. 
ve ben şimdi çok daha iyiyim. 
hayat devam ediyor. 
ve bu yüzden bencilsem, evet bencilim.
böyle duygular hissettiren birisini bırakıp gittiğim için; arkadaşlarımı, ailemi kaybetmeyi istemediğim için; onlardan uzaklaşmak istemediğim; onları ondan çok daha fazla sevdiğim için; onlarsız bir hayatın onunla yaşanan saçma bir hayatla karşılaştırılması olanaksız olduğu için; onların benim iyiliğimi düşünen insanlar oldukları ve en önemlisi gördükleri şeyleri ben göremediğim için ve bunun gibi sayabileceğim onlarca şey için gitmeye bencillik deniyorsa evet ben bencilim! 

"Its amazing how quickly time moves. Yesterday I thought I loved him but now I dont care about him at all."


iyi ki varsınız. seviyorum sizi!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara