7 Haziran 2010 Pazartesi

... sem hikayeleri 5!


durdu. kapı açıldı ve kapandı. oturdu.
kırmızı plastik koltuklar tam karşısındaydı. 
yorgunluk bütün vücudunu sarıp gözlerinden süzülüp yere damlıyordu. tepkisizleşmişti. kulaklarından beynine iletilen müzik yarı yola bile gelmeden yok oluyordu. kafasını ağlarıyla sarıp bembeyaz bir yuvaya dönüştüren örümcekler bile uykudaydı. hiçbir sistemin çalışacak hali yoktu. herşey durmuş, çökmek üzereydi. 
durdu. kapı açıldı ve kapandı.
kırmızı plastik koltuklara bakmaya başladı. gözlerini hiç ayırmadan, hiç kırpmadan bakıyordu.
koşan sarı bir çocuk vardı. bir koltuktan diğerine ve diğerine ve diğerine. durmaksızın koşuyor, diğer koltuğa atlıyordu. yolculuğu kesintisiz ve eğimliydi. sanki uyuyanlar alemine gitmek için atlanan çitler gibi. koltuk bitiyordu, çocuk atlıyodu. bitiyordu, atlıyordu. her atlayışında koltuğa takılıyor, bir süre yalpaladıktan sonra toparlanıp yoluna devam ediyordu. her seferinde aynı. bitiyor, atlıyor, takılıyor, yalpalıyor, toparlıyor ve devam ediyor. bu yüzden sonsuzluğa doğru hızı hep hızlı ve hep yavaştı.
altında ise onu takip eden bir şey vardı. çocuk koşarken o kayıyordu. büyük bir hırs ve azimle çocuğu kaybetmeden takip ediyordu. sanki birbirlerine hayali bir iple bağlıydılar. belki de çocuğu yavaşlatan ve takılmasına neden olan, hızlı gitmesini engelleyen buydu. ancak o ipten de kurtulmak istemiyordu. yalnız başına hiç gidemeyeceğini, yolun sonuna hiç gelemeyeceğini düşünüyordu. çocuk ona bağımlı ve bağlıydı. hatta bu ikisi için de geçerliydi. 
sonra çocuk birden yavaşlamaya başladı. ne olduğunu anlayamadan takip eden de yavaşladı. 
kırmızı plastik koltuk gittikçe büyüdü. ışıklar üzerine vurdu. artık hiçbir şey görünmüyordu.
durdu. kapı açıldı. ayağa kalktı. indi. kapı kapandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara