11 Ocak 2010 Pazartesi

... bir kitap okudum hayatım değişti klişesi!

şimdi insan sevgilisinden ayrılınca kendini saçma sapan müziklere verir böylece çektiği acıyı katlanılmaz bi hale getirir, yerlerde sürünür ya...
ya da
"umrumda değilsin ben seni unuttum hoppaaa eller havaya" diye demet akalın vari bi tavır takınır... (hey! biliyoruz ki demet akalın bütün şarkılarını hala ibrahim'e yazıyo)
ya da
"nefret ediyorum senden, allah belanı versin" durumuna girer vs.

insandan insana göre değişir tabi ayrılık acısı. onu nasıl atlattığı, nasıl yaşadığı değişir. bu dünyada ne kadar insan varsa o kadar farklı işte.

ama neden müzik? sorun bu.

nick hornby'ın high fidelity'sini okuyorum. daha yarısındayım ama baya güzel tespitler yapmış. ilk defa bi kitabı okurken bu kadar çok gülüyorum. bunu da belirtmek gerek. bi de filmini çekmişlerdi. john cusack, jack black falan oynuyo.

neyse orada rob'un bu konuyla ilgili bi tespiti var;

"... what came first, the music or the misery? did i listen to music because i was miserable? or was i miserable because i listened to music? do all records turn you into a melancholy person? people worry about kids playing with guns, and teenagers watching violent videos; we are scared that some sort of culture of violence will take them over. nobody worries about kids listening to thousands - literrally thousands - of songs about broken hearts and rejection and pain and misery and loss. the unhappiest people i know, romantically speaking, are the ones who like pop music the most; and i don't know wheter pop music has caused this unhappiness, but i do know that they've been listening to the sad songs longer than they've been living the unhappy lives."

öyle işte...

o yüzden şimdi "ayrılık" başıklı playlistimizi kaldırıyoruz di mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara