26 Mayıs 2010 Çarşamba

... sem hikayeleri 4!

... yağmurun altında koşarken başını kaldıramadığı için tek gördüğü şey ayakkabılarıydı. yağmurdan sırılsıklam olmuş saçları önüne geliyordu. alnından burnuna, burnundan da yere düşen damlaları teker teker hissediyordu. canını acıtıyorlardı. hızlı ve habersiz gelişleri onu savunmasız bırakıyordu. engelleyemiyordu. ne gelişlerini ne de verdikleri acıyı. sinirleniyordu ama bir şey yapamıyordu. durmayı düşünse de yoluna devam etmek zorundaydı. gücü tükenmek üzere olsa da sonuna kadar gitmek ve görmek önemliydi. kendisi için değil de, belki diğerleri için. her zaman olduğu gibi, diğerleri için... yağmurun altında koşarken duyduğu tek şey damlaların vücuduna değdiği anda çıkardıkları sesti. ne bir insan sesi ne de yağmurun sokaklarda çıkardığı o huzur ve huzursuzluk karışımı sesi. duyuları bir insanın hissedebileceğinden daha yoğun ve güçlüydü. tanımlayamıyordu. kendini insanlıktan çıkmış, başka bir varlığa dönüşmüş gibi görüyordu. duyduğu sesler, çin işkenlerini hatırlatıyordu. dazlak bir başın üzerine, aynı aralıklarla damlatılan sular gibi. yavaş yavaş delirterek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara