9 Ocak 2011 Pazar

... yetinmek!

ben sana dayanamam yârim, ben sana aldanamam
ben sana aldanamam yârim, ben sana dayanamam

gecenin başında selamlaştık. sonra ayrı ayrı devam ettik. ne beklenebilirdi ki zaten. bütün gece oturup konuşacak halimiz yoktu. artık çekici de gelmiyordu zaten. yok aslında geliyordu da uzaktan daha iyiydi herşey. arada gözlerle takip ediliyordu. bazen o, bazen ben bakıyordum ama azdı bu bakmalar. zaten çok da olamazdı. herkes kendi eğlencesindeydi. ben kendi masamda insanlarla muhabbet ediyordum, o kendi masasında. çok da farklı bir durum yoktu. özellikle birbirimizden uzak da durmuyorduk ama konumlarımız, ortam bunu gerektiriyordu.
gece ilerledi. sonuna geldi. 
ben artık evime gidiyordum. son olarak ona veda edecektim. o tek başına ayakta telefonuna bakıyordu. omzuna dokundum. nasıl da düşünmeden yapılan hareketlerdi. zaten söz konusu o olunca hiç düşünemiyordum. hiçbir zaman düşünemedim. zaten artık ortada düşünmeyi gerektirecek bir durum da kalmamıştı. aramızdaki problemleri halletmiştik. özürler dilenmişti. geç de olsa büyük bir aşamaydı bence bu, en azından benim için. özürlerini beklediğim kimse benden özür dilememişti ama en sevdiğim, en azından bu zamana kadar en sevdiğim olan benden özür dilemişti. her ne kadar ilk özürü ben dilemiş olsam da, kestirip atmamış, o da benden özür dilemişti. ne değerliydi benim için.
omzuna dokundum, bana döndü. gideceğimin farkındaydı. daha önce başkalarına veda ederken, ben gidiyorum işaretleri yaparken görmüştü zaten. çok yalnız gözüküyordu. bana döndü. yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. şimdi düşünüyorum da, oynuyordu. mutlu falan değildi. yüzünde kocaman bir gülümseme olması onun mutlu olduğu anlamına gelmiyordu, tıpkı benim gibi. 
mutlu yıllar dedi. 
ben de gülerek sana mail atmıştım, mutlu yıllar sana da dedim.
biliyorum, nasılsın, dedi. 
elimle idare eder işareti yaptım. gülmeye devam ediyorduk. 
sen nasılsın?, dedim.
kocaman gülümsemesiyle çok kötüyüm dedi. 
neden?, dedim. 
hayat işte gibi bir şeyler geveledi ağzında. ben de iyi ol dedim. 
öyle olmuyor işte dedi.
öyle olmadığını biliyorum ama yine de sen iyi ol dedim. 
peki dedi gülümseyerek. 
dayanamadım, sarıldım. 
bir şeye ihtiyacın olursa... dedim. ne demekse. sanki beni arayacakmış gibii. ama hayır ben ona onun yanında olduğumu, ona değer verdiğimi ve iyi olmasını hissettirmek istediğim için, destek olmak için öyle dedim.
neyse sonra ayrıldık. ben mekandan çıktım. gülsem mi ağlasam mı ne yapsam bilemedim. 
hissettiğim şey neydi bilemiyorum. arkadaşım bizi dışarıdan izlemişti. ne olduğunu sordu, konuşamadım. geveledim bir şeyler. sanki iki dakika önce olan şeyler yıllar önce olmuştu ve ben hatırlamaya çalışıyordum. 
sonra taksiye bindim. gözlerim doldu. mutluydum. sadece o bir dakikalık zaman bile beni mutlu etmeye yetmişti. uzun zamandır mutluluktan gözlerimin dolduğunu, birşeyler hissedebildiğimi hatırlamıyordum. sahip olamayacağımı bilmeme rağmen, iki sene yaşadıklarım, bana yaşattıkları silinip gitti. ne kadar kızsam da ona, silinip gitti. dayanamadım sildim gitti. herkes için bana göre olmayan adam bana bunları hissettiriyor işte ve ben ne yapayım, dayanamıyorum ama aldanamıyorum da artık. 
sadece onun iyi olmasını istiyorum. benim hayatımla, benimle hiçbir ilgisi olmasa da iyi olsun istiyorum. 
ilk sevgilim ama arkadaşım olanın iyiliğini istediğim gibi, ilk aşkımın da sadece iyiliğini istiyorum. 
benim olmasa da olur. 
herşeye sahip olmak mümkün değil, ben bununla da, onun verdiği bu mutlulukla da yetinirim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara