27 Ocak 2011 Perşembe

... my spirit is crying!

geçenlerde çok da tanımadığım biri bana kahve falı baktı. anlamadığım bir şekilde beni o kadar doğru anlattı ki, inanamadım.
insanlar gittikçe daha da yalnızlaşıyorlar sanırım.
ama bu yalnızlaşma sadece kendi içlerinde de değil, sosyal olarak da oluyor sanki. 
artık arkadaşlarla daha az görüşülüyor sanki. böyle olması istendiği için değil, hayat şartları, gündelik yaşam bir müddet sonra bunu getirdiği için. 
herkes bir şeylerin peşinden koşuyor. iş, okul, yaşamını devam ettirebilme dertleri bir şekilde insanı diğerlerinden soyutlaştırıyor. 
ve ben böyle olsun istemiyorum. 
evet bazen istiyorum, bazen yalnız başıma olmak istiyorum ama böyle olsun istemiyorum. hep kalabalık olsun istiyorum. gerçek insanlar etrafımı sarsın istiyorum. gelip geçici, günlük arkadaşlıklar istemiyorum. yani ya tam olsun ya da hiç olmasın gibi. 
hayat böyle yalnızlaştırdığında da işte çok özlüyorum. herkesi özlüyorum.
all of a sudden i miss everyone...
bilmiyorum.
kahve falında arkadaşım "hergün kafanda başka bir sorun oluyor, diğerinden diğerine atlıyorsun. her seferinde bir önceki iz bırakmıyormuş gibi gözükse de bırakıyor" dedi. bu bana çok ilginç geldi çünkü sanırım gerçekten de öyle. dün kafama başka birşeyi takıyorken, bugün başka bir şey düşünüyorum.
"bir ağacın tepesindeyim ve dallardan yukarıyı göremiyorum, aşağı inmem lazım. ancak aşağı indiğimde gökyüzünü görebileceğim." falımda böyle diyordu. ama nasıl? nasıl ineceğim ben o ağacın tepesinden? nasıl göreceğim gökyüzünü. göremediklerimi nasıl göreceğim? bir kaç şeyi aynı anda yapmaya çalışırken ve aslında yaparken, nasıl dengede duracağım? duruyormuşum çünkü. ama buna nasıl devam edeceğim? ya bir gün düşersem?

konudan konuya atlamışım. kafam karışık.
görmem gereken şey ne? neleri kaçırıyorum?
özlüyorum. herkesi. herşeyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara