7 Şubat 2011 Pazartesi

... saçma!

şimdi bayağı saçma bir yazı yazıyorum. hazır mısın?

yazı aslında saçma olan değil, halim. 

kendimi sapık gibi hissediyorum. çocuğu sürekli takip ediyorum. takip ediyorum derken, peşinde dolaşmıyorum. öyle bir imkanım da yok zaten. hem olsa da dolaşmam yani yuh o kadar da manyak değilim. ben twitter'dan, facebook'tan falan takip ediyorum ama tabi ki edindiğim bilgiler de sınırlı. çünkü hiçbirinde arkadaş değiliz. dur bir dakika. biz zaten arkadaş değiliz. tanışmış olmamızın bununla hiçbir ilgisi yok. tanıştık da noldu, yolda karşılaşınca selamlaşmadık bile. ama bak bi kere sınıfa gelmişti, o zaman bir kaç kişi hep beraber geyik yapmıştık ama ben tabi gerizekalının önde gideni olduğum için tekrar ve tekrar saçmalamıştım. yok araba çarptı bana da ehe yok birşey olmadı ehe yok hastaneye gitmedim ne var canım ehe. e be gerizekalı beyinsiz! zaten o araba çarpma muhabbeti ayrıca konuşulacak bir konu ama çocuğun karşısında öyle konuşulur mu?! tabi burada bir parantez açmak da lazım. twitter'ını bu olaydan biraz sonra takip etmeye başladığımda bana araba çarptığı günlerde ona da üçüncü! kez araba çarpmıştı. eh bir de bu konuşma sırasında saçma salak dizilerden de bahsetmiştik. ben nasıl fatmagül'ün suçu ne'yi izlemekten kendimi alıkoyamadığımı utanarak ve aynı zamanda salak salak gülerek anlatırken, o da behsat ç'den bahsetmişti. 

"seviyorum merkez!" baya başarılı ya :) 

neyse ben işte onunla ilk tanıştığımda aynı masada oturmuştuk ama ben o okula adımımı attığımda sessiz sakin ve ezik bir tip haline dönüştüğüm için kendisiyle konuşmamıştım. en azından ben öyle hatırlıyorum. hatta tanıştığımızda ismini bile unutmuştum. bende böyle bir şey var. bunu itiraf etmem gerek. bir insanla tanışırken elini düzgün sıkarım, gözlerinin içine bakarım, gülümserim falan ama isim söylendiği anda kulaklarım sağırlaşır! gerçekten duymuyorum. o anda bütün sesler yok oluyor sanki. kesinlike o anda söylenen ne olursa olsun, eğer isim söyleniyorsa direkt olarak beynim duymuyor. dünyanın en saçma şeyi ama bundan müzdaribim malesef :( 

konumuza geri dönersek ben tabi onun ismini anında sildim kafamdan, yok oldu gitti. ancak onu birisine benzetiyordum. yıllardır buraya yazıp burada anlattığım kişiye. çok acı ama benziyordu. gerçi sonraları benzetmemeye başladım. hatta şimdi baktığımda alakaları bile yok diyebilirim. gerçi ikisini de yüz yılda bir gördüğüm için unutuyor olabilirim suratlarını ama benzemiyorlar eminim. neyse adını bilmiyordum diyelim. sonra bir gün bir arkadaşımın facebook'taki fotoğraflarına baktığımda bir futbol takımı fotoğrafında kendisini gördüm ve o anda adını öğrenmiş oldum. gerçi soyadını bir müddet karıştırdım, ezberleyemedim ama sonra çözdüm. ilginç bir soyadı var zira. işte o anda herşey sapıklığa doğru ilerledi. twitter'ını buldum, facebook'unu buldum. twitter'ı açık olduğu için yazdığı herşeyi görebiliyordum, facebook'ta da belirli şeyleri görebiliyordum. hatta facebook'ta 16 ortak arkadaşımız vardı. bunlardan biri de şu anda benim yakın arkadaşlarımdan ama bu durumu söylemeye çekineceğim biri. aynı liseden mezunlar falan. hatta yakın arkadaşlar anladığım kadarıyla. elimdeki bu bilgilerle kalakaldım. sonra blogunu buldum. zaten twitter'ından bu dönem mezun olmaya çalıştığını öğrenmiştim. bu da demek oluyordu ki onu okulda bir daha göremeyecektim. hem görsem ne olucak konuşucak mıyım?! sanki önceden konuşabildim. hem arkadaşımdan bizi aynı ortama getirmesini de isteyemem çünkü eminim ki kitlenir kalırım. zaten onun arkadaşlarıyla aynı sınıftayım ve bir elektrik kuramadım onlarla. neden bilmiyorum. saçma bir yaratığa dönüşüyorum okulda. neyse çekincelerim çok. saçma salak bir hikaye daha önce de söylediğim gibi. bir şey hissediyor muyum, bilmiyorum. ne hissedebilirim ki, tanımıyorum bile adamı ama beğeniyorum mu diyeyim ne diyeyim bilemedim. bu arada blogunu da buldum, onu da arada okuyorum. çok yazmıyor ama. 

öyle işte ya.

yazmaktan sıkıldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara